06.02.2023’te Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde 04.17’de gerçekleşen 7,7 büyüklüğündeki depremle sarsıldık. Yaralarımızı sarmak için harekete geçtiğimiz anda, aynı gün Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde 7,6 büyüklüğünde gerçekleşen ikinci deprem ile her şey bizim için daha da zor bir hal aldı. Türkiye ve dünya tarihinin en büyük depremine tanıklık ettik. Toplam 11 ili içine alan ve çok büyük bir alana yayılan bu acı tablonun içinde binlerce insan, enkaz altında kalarak hayatını kaybetti. Enkaz altından sağ çıkmayı başarabilen ve tüm yaşananları basından ve sosyal medyadan takip eden insanlar için hayat devam ediyor. Ülke olarak büyük bir darbe aldığımız bu yıkımda en fazla zarar gören çocuklar için neler yapabileceğimiz bu yazının konusunu oluşturuyor.
Depremler birçok yıkıcı etkiyi beraberinde getiriyor ama en büyük etkisi şüphesiz çocuklara oluyor. Çocuklar depremde ailelerini kaybediyor, aile üyelerinden ayrı ve evsiz kalıyor. Son tecrübemizde de yıkılmış binalardaki molozların altında ağır yaralanan çocuklar olduğunu gördük. Yaralanan, sakat kalan, travmalar ve stres bozukluğu yaşayan çocuklar ve bunları dışarıdan izleyen çocuklar için yapabileceklerimiz var. Tüm çocukların bu zor süreçle başa çıkmasına yardım edebiliriz. Vereceğimiz destek ile iyileşme süreçlerine katkıda bulunabiliriz.
Yaşadığımız, Çalıştığımız Yapılar Depreme Dayanıklı Mı?
• Çocuklara yaklaşırken yapmamız gereken ilk ve belki de önemli şey sakin kalmak. Onların yanında sakinliğimizi korumalıyız.
• Tüm yaşananları ve hissettiklerimizi basit cümlelerle, onların anlayabileceği kelimelerle anlatmalıyız.
• Güvende olmaları ve zarar görmemeleri için elimizden geleni yaptığımızı söylemeliyiz.
• Soru sormalarına izin vermeliyiz ve tüm sorularına dikkatlice cevap vermeliyiz.
• Duygularına anlayış ve saygı göstermeliyiz.
• Korku, endişe, öfke ve çaresizlik gibi duygularını sözlü olarak anlatmak istemeyen çocukların duygularını aktarabilmeleri için onlara fırsat yaratmalıyız. Resim çizmelerine, oyun oynamalarına, yazı yazmalarına veya yaşlarına uygun başka etkinliklerle duygularını dışarı aktarmalarına izin vermeli, onlara yardımcı olmalıyız.
• Kısa zaman içinde; yemek, uyku ve oyun saati gibi günlük rutinlerine dönmesine destek olmalıyız.
• Yaşananları çocuklardan saklamamalıyız. Bu noktada bir şey yokmuş gibi davranmak doğru bir yaklaşım değil.
• Depremin bir doğa olayı olduğunu anlatmalıyız ve bu doğa olayı esnasında daha az zarar görmek için yapabileceklerimizin olduğunu paylaşmalıyız.
• Çocukların yanında, korkularını ve endişelerini artıracak konuşmalar yapmaktan kaçınmalıyız.
• Televizyon izliyorsak neyin açık olduğuna dikkat etmeliyiz.
• Deprem bölgesindeki kişiler için birlikte yardım yolları denemeliyiz. Bu konuda çocuklarımızın fikrini almalıyız. Örneğin çocuğumuzun kumbarasında yardım için para biriktirmesini teşvik edebiliriz.
• Çocukların olumlu davranışlarını takdir etmeli ve onları cesaretlendirmeliyiz.
• Tüm insanlar ve hayvanların birlikte yaşadığı bu olumsuzluğun en yakın zamanda düzene gireceğini söylemeliyiz.
Tüm bunlara dikkat ettiğimiz takdirde çocuklarımızın bu süreci daha sağlıklı atlatmasını sağlayabiliriz. Ancak bu süreçte yaptıklarımız, onlar üzerinde olumlu etki yaratmıyorsa bir uzmana danışabileceğimizi unutmayalım. Depremden sağ kurtulan çocuklar enkazdan çıkarılırken büyük bir sevinç yaşıyoruz. Bu heyecanla sosyal medya hesaplarımızda onların görüntülerini paylaşıyoruz. Ancak bu paylaşımlar, depremi bizzat yaşamamış çocukların güven duygusuna zarar veriyor. Onların korku ve kaygılarını tetikliyor. Bu nedenle zorunlu değilse deprem alanındaki çocuklarla ilgili paylaşımlarda bulunmamalıyız. Eğer bu paylaşım bir zorunluluk gerektiriyorsa çocukların isimlerini ve yüzlerini kapatmalıyız. Ancak yapmamız ve dikkat etmemiz gerekenler bununla sınırlı değil. Dikkat etmemiz gereken diğer bir durum; paylaştığımız içeriğin doğruluğunun teyit edilmiş olması. Enkaz altından çıkan çocukların görüntülerini çekmenin, paylaşmanın ve yaygınlaştırmanın toplumun diğer bireyleri üzerinde travma tetikleyici unsur olabileceğini unutmayalım. Bu paylaşımlarımızla bireylerin, kişisel ve psikolojik sınırlarını aşmayalım.
Kaynak: Psikoloji İstanbul, 2003